21 Eylül 2011 Çarşamba

"Erkeklerimiz Cinnet Geçiriyor"



Son zamanlarda dindar/muhafazakar kesim tarafından uğradığım saldırıların ardından zaten hazır olan yazıyı yayınlamanın zamanıdır dedim. Bu çifte standarta benim de diyeceklerim var. İşin komik tarafı, bir kere bile din karşıtı veya dindar insanları hedef alan söylemlerde bulunmadan nasıl tepki çektim anlamadım =)



Buradan aklıma geçen yıl izlediğim bir siyasi oturum programı geldi. Konu türban ve siyasi gündemde türbanın tam o günlerde tuttuğu yerdi. Kadının kullandığı/kullanmadığı birşey üzerinden, bir bakıma kadın üzerinden siyaset yapılmasını eleştiren -yanılmıyorsam- Hülya Gülbahar en sonunda "Erkeklerimiz Cinnet Geçiriyor" demişti. Çok yerinde demiş diyenleriniz olacaktır. Bana göre az bile söylemiş. Ya da ben o kadar kontrollü değilim.


Çünkü ben bir başkası üzerinden, kendimin asla dahil olmayacağını bildiğim, güvenli sularda yüzdüğüm konuda başkası üzerinden politika yapıp güç peşinde koşmayı sadece cinnet geçirmek olarak adlandırmazdım. Bu daha kurnazca, daha sahtekarca birşey. Siyasilerin becerebildiği birşey. Hani o internete filtre koyan, kitapları dergileri yargılayan sansürleyen ahlak anlayışımız var ya, bu anlayışa göre siyasilerin (belli bir parti değil, aynı şeyi yapan hepsinin) kadın üzerinden tuzu kuru bir şekilde politika yapmasını ahlaklı bir davranış olarak alıyorsa, ben ya bu dünyaya ait değilim ya da ahlaksızım. Ama her iki hâlde de bundan olsa olsa gurur duyarım.


Her neyse, gelelim asıl meseleye. En ufak bir tereddüt yaşamadan siyasilerin kadın üzerinden konuştukları şu türban meselesi... Evet inançlı olan/olmayan var. Olana saygı duy. Peki. Madem öyle neden erkeklerin de inançlı olanlarını afişe eden bir simge yok? Takke? Hayır tam karşılığı değil. Türbanlı kadınların hepsinin eşi/çevresindeki erkekler takmıyor bundan. Beyaz altından yüzük? Bu eşdeğer bir aksesuar değil kesinlikle. Üstelik görünüm açısından küçük bir ayrıntı ve kişinin tercihiyle ilgili. Tıraş stili? Tamamen kişiye özgüdür, ne anlam taşıdığı konusunda kimse fikir beyan edemez. E öyleyse ne bu çifte standart? "Bizim kız takıyor türbanını nasılsa, benim ne görüşte olduğumu kimse bir bakışta anlayamaz, beni hiçbir yasa nereye nasıl girip giremeyeceğimi söyleyemez tuzum kuru. Kadın kısmında türban var, soran olursa ne olduğum da belli işte, ooh. (göbeği kaşır.)"


Madem dini inancı türbanla bağdaştırıyorsunuz (ki bu daha önce yazdığım üzere, tamamen bir illüzyon olduğuna inanıyorum), öyleyse erkeklere de türban takalım ve tüm tartışmalara onlar da malzeme olsun.


Dürüst olmak bunu gerektirir.


Hâlâ bana ahlaksız mı diyorsunuz? Buyrun, kabulümdür. Memnuniyetle.




Not: Memeli Türbanlı/ Türbanlı/Memeli yazıma gelen yorumlarla (Avram, hayalhanem) epeyce örtüşen aşağıdaki video çok ilgimi çekti. Aktivizm sonsuzdur =)







4 yorum:

  1. Tamam mantık zincieini anlıyorum işin aslına bakarsan haklısın da.. Amma velakin, örtünmenin esası üzerinden eleştiri alacaksın, hazır ol buna.:) İlk cümleyi de söyleyeyim: Sen daha 'örtünme'nin gerekçelerinden habersizsin.. Bırakın kadınlar tartışsın demek de kolaycılık aslında. Benim cevabım tebessümle karışık, Heredot tarihini okuyun, elinizin altında, ulaşabilirsiniz orada tarihçesi var; oluyor bu akl-ı evvellere. Anlamazlıktan gelirler her zaman.
    senin yazılarına yapılan saldırılar, aslında genelin bir parçası. Hedef seçilmen de normal, sorgulayan düşündüren akıl her zaman yakılmaya mahkumdur. Neden? sorusundan tarih boyunca hazzetmediler, oysa o soru varlık sebepleri haberleri yok. Sorular olmadan, Tanrı olmaz. Bilmedikleri, bilmek istemedikleri bu. " Şüphelerimdir, beni Tanrıya yaklaştıran". Kim demişse güzel demiş. Anlayana..

    YanıtlaSil
  2. Hem dedikleriniz hem de yaptığınız alıntı ne güzel. Yanlış hatırlamıyorsam ben de Mevlana'nın inancı sorgulayarak yaşamanın körü körüne ve katı kurallar etkisinde inanmaktan daha samimi olduğunu söylediğini okumuştum...

    Örtünmenin gerekçelerine dair her zaman okuyabilirim, eleştiriniz çok yerinde oldu. Aslında şimdiye kadar benim düşündüğüm veya öyle zannettiğim gerekçelere kimi zaman yer verdim fakat kesin şu şöyledir gibi hükümlere direk gitmemişimdir. Çoğunlukla kadına ve kadın bedenine duyulan korkuya bağlamışımdır diyelim en kaba tabirle. Neyse, biz de okuruz öyleyse ;)

    YanıtlaSil
  3. O cümleler sana değil, birazdan saracak olanlaraydı. Ben senin okuduğunu zaten biliyorum.:))

    YanıtlaSil
  4. Aslında konu erkekler için neden bir "simge" olmadığı değil. Aslında var; Erkeklerin "belirli" uzunlukta sakal bırakmaları da bir zorunluluk durumu. Keza İran gibi şeriat toplumlarında, ahlak polislerinin kontrol ettiği bir şey bu. Ayrıca en az türban kadar sürekliliği sıkıntılı ve "etiketçi" bir şey.

    Nizami sakallısın: Dincisin, Sakalsızsın: İnançsızsın.

    gibi...

    Fakat bizde uygulanmayan, uygulanması akla bile getirilmeyen bir uygulama bu. (Uygulanmasın zaten)

    Bizim toplumumuzda erkeklerin istedikleri gibi "at koşturmalarına" müsaade edilirken, kadına yapılan bu yaptırımın temelinde "egemenlik" yatıyor aslında.
    Egemenlik kimin elinde ise, onun "meşru" sayıldığı bir toplumda yaşıyoruz.

    Egemenlik erkeğin elindeyken, kendinden,kendi özgürlüğünden "fedakarlıkta" bulunmasını beklemek hayalperestlik olur.

    Bir önceki yazınızda yaptığım yorumda belirtmiştim; el sıkışmanın ortaya çıkışındaki en ilkel "güven" ihtiyacını. Türban için, ya da en azından, türbanın bu denli "öne çıkması" için de aynı durum söz konusu.

    Namaz müslüman inancının temeli. Her gün ve 5 kere tekrarlanması gereken bi ritüel ve baş örtüsünden çok çok daha önde duran bir ibadet şekli. Fakat kadının namaz kılışının "özgürleştirilmesi, namaz kılmak haremlik-selamlık bir durum iken, kadınlara "iş hayatında" rahatça namaz kılabilecekleri yerler yaratmak, onlara inançlarını daha rahatça yerine getirebilecekleri yerler sunmak bu denli gündemimizde yer etmez iken, türbanın gündemin en merkezine oturmasındaki asıl "niyet" de bu; Erkeğin konforu..

    "Koruyucu vasfı taşıyan erkek kişinin, arkasında bıraktığı "dişisinin" "namusunu" garantiye almanın kendince "basit" bir yolu bu. O yüzden bunun üzerinde "kadının konforundan" daha çok duruyor. O yüzden "kadınlarımız nasıl dini inançlarını daha rahat yerine getirebilir"in yerine, kadınlarımızın başını nasıl kapatıp, onları "potansiyel tehlikelerden" koruyabiliriz'in derdinde erkekler.

    Yazınız için teşekkür ederim. Bu arada, hoş buldum.. :]

    YanıtlaSil

Lütfen çekinmeyiniz, yorumlayınız, tartışalım =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...