2 Eylül 2012 Pazar

Aldatmanın Cinsiyeti

İlk defa bir günlük yazısında gözlem yerine arkadaş sohbetine konu olan bir sorunsalı paylaşacağım: Aldatmak denen birşey varsa bunu kadınların ve erkeklerin çok farklı şekillerde yaptıkları gerçeği/teorisi.

Çocukluğumdan bu yana tanıştığım kültürel malzemelerde kadın-erkek ilişkileri, aldatma mevzusu işleniyorsa eğer, rastladığım şey hep aynıydı: Aldatan erkek, sonra onu affeden kadın. "Hata yapan" erkek, ona "doğruyu hatırlatan" kadın. Özür dileyen erkek ve erkeğin özrünü kabul eden veya etmeyen kadın.

Tüm bunlar olup biterken farkında olmasam da zihnimde vücut bulan kodlamalar da şöyleydi haliyle: Başkasıyla cinsel deneyim kötü birşeydi. Bunu yapan çoğunlukla erkekti. Kadın "iyiliğini" hep korurdu. Aslında kadının kötü olma lüksü yoktu. O mutlak iyiydi. Söz konusu hatanın ardından hayatlarına nasıl devam edecekleri kadının inisiyatifindeydi. Kadın çoğunlukla affederdi, sadece onu bir ömür boyu seveceğine inandığı anda ve öteki kadının ortadan kaybolduğuna emin olduğunda. Öteki kadın kötüydü, erkekten çok daha kötü. En büyük acıları hak ediyordu.

Bunun aynısını işleyen sayısız film, kitap ve gerçek hayat hikayelerinin ardından kendimizi düpedüz uyuttuğumuzu fark ettim. Kadın doğru olmak falan zorunda değildi, erkek de hata yapan ergen öğrenci muamelesi görmek zorunda değildi, o da yetişkindi nihayetinde. Kadın elde ettiği huzurlu ortamın bozulmasını engelleme içgüdüsüyle ve de sezgileriyle hareket eden dişidir sadece. Doğruyu temsil etmek zorunda da değildir. Erkek de eylemci yönünü, girişimlerini tatmin etmeye yönelik davranır. Kötü birşey yapmaya meyilli olmak zorunda değildir.

Bir zaman sonra kültürel malzemelerde de birşeylerin değiştiğini, tam tersinin işlendiğini görmeye başladım; kadınlar da aldatıyordu - üstelik Anna Karenina gibi aforoz edilmiyorlardı artık. Kadının aldatma nedeni hikaye kurgulanırken açıkça verilmeye çalışılıyordu. Çoğunlukla neden aynıydı; duygusal açlık ve ilgisizlik. Kadın kendisine daha çok ilgi gösteren bir erkekle karşılaştığında, onunla daha çok zaman geçirmek için kaçamaklar yapıyordu ve bu kaçamakların cinsel yönü olsa da kadının umursadığı öncelikli şey değildi bu hiçbir zaman.




Bir zaman öncesine kadar bunu çifte standart olarak görüp isyan ediyordum. Aldatmak olgusunu bile kadına farklı, erkeğe farklı şekillerde atfediyorduk ve burada bile içten içe yapmak istediğimiz; birçok pratikte gördüğümüz gibi yine kadını cinsellikten soyutlamak gibi geliyordu. Kadını ilgilendiren öncelikli konunun hep duygusallık olduğu fikrinden usanmıştım. Bunun doğruluk payı olmadığından değil; daha ziyade bunun aşılanmaya çalışılması olasılığı rahatsız ediyordu, hâlâ da bunu sezdiğimde rahatsız eder.

Aldatmak denen olgunun taraflarca inanılmadığı bir ilişkide kadının, erkeğin başkalarıyla cinsel deneyim yaşamasına, erkeğin ise kadının başkasıyla duygusal deneyim yaşamasına göz yumması/tahammül göstermesi gerektiği hipotezi kulağa mantıklı geldiği ölçüde dehşete düşürdü desem yeridir. Arkadaşımın "sen bir kadın olduğun için aldatman da tabii ki duygusal olacaktır" demesiyle beraber düşünüp tatmin edici bir sonuca varamadığım, bu yüzden de sorunsal olarak kalan bir konu oldu bu benim için.


Not: Hem kadın hem de erkek için, bahsettiğim aldatma "biçiminin" tam tersi elbette oluyor, yine en yaygın rastlanana işaret etmeye çalıştım.

4 yorum:

  1. kadın yaparsa zina, erkek yaparsa aşk olur muhabbetine geliyoruz sanırım..çifte standart tabi bu..hem aldatmak diye bir kavramın olduğuna inanmıyorum ben..yani paylaşılamayan nedir ki? kısacık insan ömrü için diğer insanların başkalarından sadakat beklemesi ve karşılığını alamaması durumunda yaptırım uygulaması ne acı verici..teoman'ın dediği gibi sadakat konusunda pek iddialı değilim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bahsettiğin çifte standart zaten var Erkek Adam, orası su götürmez. fakat kadının yaptığının çoğu zaman duygusal çıkışlı olmasının gerçekliği ve hatta kaçınılmazlığı ile yüzleşmeye çalıştım daha çok.

      aldatmak konusu her tartışıldığında sözü geçen "sadakat" kavramına şahsen hiç inanmıyorum. benim sadakatten anladığım bu kadar yüzeysel birşey değil mesela. neyse.

      bahsettiğin sadakat konusunda aslında kimse iddialı değil Erkek Adam. sen dürüstsün sadece.

      Sil
  2. sorun aslında toplumsal ve doğal kodlanmalarla alakalı. esasında insan cinsi için tek eşlilik iki taraf içinde doğal bir durum değil. ama kadınlar baskı altında kaldıkça duygusal yönden çöplük haline geldiler ve erkekler doğal içgüdülerini muhafaza ettiler. erkeğin(hayvanlar dahil) doğadaki temel görevi dölleyip kaçmak ve bir çok tür için ölmektir. kadın ise çocuğu doğurur ve bakar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kadınlar gerçekten de duygusal yönden çöplük haline geldiler, bunda anne olmak ve çocuğunu büyütmenin kadının tek işleviymiş gibi dayatılmasının da payı var. duygusallığın öncelikli öneme sahip olduğu bir eylem, hatta yaşam biçimi benimsetilirse elbette salt bu yönden kadın kendini tatmin etmeye çalışacaktır. bu anlamda erkek tarafından tatmin görmek isteyecek fakat yine dediğin gibi erkek dölleme içgüdüsünü muhafaza ettiğinden, her seferinde hayal kırıklığı yaşayacaktır.

      en ilkel haliyle bence kadın erkekten yine de daha duygusal, erkek de kadından yine de daha fizikseldir. ve bu, olması gereken, dengeleri düzenleyen bir farklılıktır. fakat demin bahsettiğimiz, baskı ile oluşan yapay durum tüm dengeleri bozuyor ve artık potansiyel travmalar taşıyor. yorum için teşekkürler gerisi önemli değil.

      Sil

Lütfen çekinmeyiniz, yorumlayınız, tartışalım =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...