Önceki yazımda yer verdiğim bir ifadenin, okur önerisi * ardından biraz açıklama gerektirdiğini düşünüyorum. “Birçok feministe anlatamadığım da budur!” derken, her ne kadar tüm feministleri kast etmesem de; hangi feministlere veya hangi eğilimlere sahip feministleri kast ettiğimi belli etmemiştim.
Bu yüzden, söylediklerime netlik kazandırmaya ve feminizm akımlarını ayrı ayrı ele almaya karar verdim, böylece ben de yazarken öğrenmiş oldum:
Amazon Feminizm: Hem gerçek hem kurgusal anlamda, edebiyatta ve sanatta bir “kadın kahraman” resmi üzerine odaklanır; özellikle fiziksel eşitlik konusuyla ilgilenir. Klişe cinsiyet rollerine ve kadınlara ayrımcılığa; bilhassa pasif, zayıf ve fiziksel anlamda çaresiz kadın imajına karşı koyar.
Anarko-feminizm: Emma Goldman’ın çalışmasını temel alan, radikal feminizmin anarşist bir koludur. Toplumu ırk, cinsiyet ve sosyal sınıf olarak eleştirmeye odaklanır.
Kültürel Feminizm: Radikal Feminizm’den doğmuştur. Kadınların erkeklerden, özünde olan doğal farklılıkları –bakıp büyütme eğilimi, şefkat, pasiflik, ilişki odaklı doğası ve başkaları için endişe etme gibi- üzerinde durur. Eşitlik üzerinde çok fazla durulmasına karşıdır, onun yerine kadın çalışmalarının daha değerli bir yere konulması için uğraşır.
Farklılık/Başkalık Feminizmi: Kültürel feminizm ile paralellik gösterir. Kadınların farklı ve kendine özgü, feminen özellikleri üzerinde durur ve bu özelliklere daha çok değer verilmesi gerektiğini savunur.
Ekofeminizm: Doğayı, doğal kaynakları ve hayvanları yok eden ataerkil eğilimlere karşı koyar. Tüm bu tahribatı önlemek için çabalar. Doğa istismarı ile kadın istismarı arasında paralellik olduğunu düşünür. Birçok zaman vejetaryenlik ve spiritüellik ile bağlantı kurar.
Eşitlikçi feminizm: Her alanda (hukuk, iş, ev, cinsellik) kadın ve erkek arasında eşitliği sağlamaya çalışır. Kadın ve erkeklerin sahip olduğu biyolojik farklılıkların eşitsizlik gerektirmediğini savunur. Medyada en fazla yer alan feminizm akımıdır.
Özcü Feminizm: Kadın ve erkek arasındaki “gerçek” ve “biyolojik” farklılıklar üzerinde durur ve kadınların özünde farklı olduğunu ama değer olarak aynı olduğunu savunur (“farklı ama eşit” söylemi gibi).
Fransız Feminizm Akımı: Bir dizi Fransız feminist düşünürün (Julia Kristeva, Luce Irigaray, Simone de Beauvoir, Monique Wittig, Hélène Cixous gibi) daha çok 1970’lerde yarattığı akım. Feminist teoriye felsefi bir perspektif katarak feminist düşünceyi şekillendirmişlerdir. Zamanının erkek entellektüelleri ise; Derrida, Bataille ve Barthes’dır.
Bireysel Feminizm: Asgari devlet müdahalesi, anarşi ve kapitalizme dur demek için savaşır. Bireysel otonomi, haklar, özgürlük, bağımsızlık ve çeşitlilik üzerinde durur.
Lezbiyen Feminizm: Kurumsallaşmış heteroseksüelliğe karşı koyan akımdır. Lezbiyen kimliğin hem politik hem de kişisel olduğunu savunur ve homofobiye karşı aktif olarak çalışır.
Liberal Feminizm: Eşitlikçi feminizm ile paralellik gösterir. Kadınlara eşitlik kazandırmak (oy vermek, hukuken koruma altına alınmak) için kurumlar aracılığı ile çalışma üzerine odaklanır. Ancak tüm düzeni değiştirmek için uğraşmaz (örneğin mevcut hükümetin değişmesi gibi). Radikal feminizm ile karşıtlık gösterir.
Marksist/Sosyalist Feminizm: Kadınlara eziyeti kapitalist ekonomi ve özel mülk sistemine dayandırır. Kadınların eziyetten kurtulması için kapitalizmin yıkılması gerektiğini savunur. “İşçiler” ve “kadınlar” arasında paralellik kurar ve bireysel değişimden ziyade kolektif değişim üzerinde durur.
Maddi Feminizm: 19. yüzyıl sonlarında, kadınların maddi koşullarını iyileştirerek, ev işleri ve sorumluluklarını üzerlerinden alıp kendi maaşlarını kazanmalarını sağlayarak onlara özgürlük kazandırmaya yönelik akımdır.
Pop-feminizm: “Kadın gücü” imajı çizen karikatür ve kurgu karakterlerine odaklanır. Genellikle genç kadınların ilgisini çekmeye çalışır ancak sosyal değişim ve aktivizm adına hiçbir şey yapmaz. Charlie’nin Melekleri, Powerpuff Girls, Buffy the Vampire Slayer, She-Ra örnekleri verilebilir.
Post-Modern Feminizm: Dişi/erkek ikiliğini eleştirir ve bu ikiliğe karşı koyar. Bulanıklaştıran sınırları çözümleme tekniklerini savunur ve bir “doğru” yu aramaktan ziyade birçok doğrunun olduğunu kabul eder.
Radikal Feminizm: Sosyal reformlar, değişimler ve devrime odaklanan, feminizmin en yeni akımıdır. Ataerkil düzen, kurumsallaşmış heteroseksüellik ve ırkçılığa karşı koyar. Diğer birçok akımın önünü açmıştır.
Ayrımcı Feminizm: Fiziksel, duygusal, ruhsal ve psikolojik olarak erkeklerden ayrılmayı savunur. Sadece kadınlara ait alanlar, sadece kadınlar için müzik festivalleri ve bilinçlendirici gruplar için savaşır.
Siyah Feminizm: Seksizm, sınıf eziyeti ve ırkçılığın kaçınılamaz şekilde birbirine bağlı olduğunu savunur. Bu akımın diğerlerinden farklı olarak savaştığı bir başka konu, siyah kadınlara, feminizmin sadece beyaz kadınlar için olmadığını anlatmak, beyaz kadınlar ile siyah kadınların ortak savundukları altında birleşmesini sağlamaktır.
_______________________________________
Bunları anlattık, güzel. "Ee o zaman sen kimlere anlatamıyordun derdini?" diyenler olacaktır. İşte bu yüzden kimlermiş, anladığım kadarıyla paylaşmaktayım:
- Amazon feministler; çünkü kadın ve erkek, hele de fiziksel anlamda kesinlikle eşit değil! Hem olmasın da zaten, yoksa kadınlar çirkin olurdu =) (tamam, bu biraz acımasızdı.)
- Eşitlikçi feministler; aslında temelde katılıyorum ama ne yazık ki bazen bu fikirde olup zararlı söylem ve eylemlerde yer alanlar var.
- Bireysel feministler; sadece çelişkili tutumları olduğunu düşünüyorum. Belki de yanılıyorumdur.
- Marksist/Sosyalist feminizm; çünkü kapitalizmin yıkılması bence yetmez. Zaten uygun bir pratik olduğu tartışılır. Ancak kapitalist ekonomi ve özel mülkiyet dayandırmasına katılıyorum.
- Ayrımcı feminizm; çünkü gerçekten çok zararlı ve yıkıcı olduğuna inanıyorum. Yaşamın iki şartından birini reddetmek, kendini de reddetmektir bana göre. Zaten anladığım kadarıyla çözüme varan pratiklere de sahip değiller. Hatta eğer yanlış yönlendireceklerse kaçın derim.
Kendime en yakın bulduğum akımlar ise; kültürel feminizm, farklılık feminizmi, özcü feminizm ve radikal feminizm diyebilirim sanırım. Pop feminizm ise çok işe yaramıyor olabilir ama çocukluk yıllarımdan bu yana bir etkisi olmuş olabilir diye düşünüyorum. Hem o işin eğlenceli kısmıydı =)
* Sevgili Şule Tomkinson'a teşekkürler..
Referanslar:
L
İlgili başka bir yazı:
Varlığınıfeminizme borçlu bir blogda böyle bir klişeyi yazmak ne işe yarar bilmiyorum ama adam ne demiş ''feminizm kocayı komunizm parayı bulana kadardır.'' :)
YanıtlaSilBunun aksi olduğunu da çok az gördüm.
Evlenip koocasıyla mutlu olduktan sonra feminist damarı kurumayan, ticarete atılıp parayı bulduktan sonrada komunist damarı kurumayan kimse görmedim.
Mesela siz hiç kocasıyla birlikte feminizme savaş açmış veya komunizmi benimsediği için kazandığı tüm mal varlığını paylaştıran bölüştüren birini gördünüz mü? Niye hiç yok? :)
kadının feminizme ihtiyacı yoktur. kadının anlaşılmaya ihtiyacı vardır. bu da hemen olabilecek bir şey değildir. insanlık tarihinde kadınların üstte tutulduğu dönemleri sümerlerde de görebiliyoruz. şu yüzyılda kadınların ikinci plandan kurtuluş sürecini yaşadığımız bir süreçteyiz..ülkemiz 1923 sonrası bu süreci hızlandırmışken şu sıralar yine süreç baltalanma dönemine girmiştir..bu blogu feminist bir blog olarak görmüyorum. aksine kadının anlaşılması için çaba veriyor sanki.
YanıtlaSilErkek Adam;
YanıtlaSilblogun temasını anlamana sevindim gerçekten. ben feministim, fakat bugün anladığımız, akla gelen en yaygın "feminist" tanımı bana hiç uymuyor mesela. sadece feminizmin kendi içinde çok sayıda akım barındırmasından değil, aynı zamanda şimdiye kadar ne yazık ki bir "savaş ilanı" veya "intikam zamanı" gibi algılanmasından.
görüşlerimi dinleyen birçok feminist benden pek hoşlanmayacaktır (nitekim olmuştur da) veya fikirlerimi küçümseyecektir. ötekilemekten şikayet ederken bunların olması da ayrıca manidar..
1923 sonrası kadının geçirdiği aşamalarda biraz boşluk, biraz da sahtelik olsa da kendine ait bir özgürlük alanı elde etmede olumlu bir değişim yaşandı, buna katılıyorum.