5 Mayıs 2011 Perşembe

Yanlış Yönde Feminist Sıçramalar - 3

                                    ** Erkeklerle Yarışmak **




Ne kadar gereksiz bir tutum, diyorum. Kadınların iyi yapabildiği şeyler var. Hatta erkeklerin asla yapamayacağı şeyler var ki, doğum tek başına yeterli bir örnek...  Ancak erkeklerin de yapabildiği bazı şeyleri kadınlar yapamaz. Ee ne olmuş yani? Bırakalım yapsınlar. Niye yarışalım ki? Bu yarışa yönelmenin özgüven eksikliğini afişe etmekten başka pek bir işe yaradığına inanmıyorum.


Eminim şöyle diyenler olacaktır: "O zaman erkeklerin çoğunlukta olduğu / daha başarılı olduğu alanlara kadınlar hiç girmesin mi?" İşte bunu hiç kast etmiyorum mesela. 

Örneğin doğa gereği erkek neyde üstün? Fiziksel açıdan üstün, evet. Öyleyse kadınlar bir spor dalında kendilerini geliştirmesin, nasılsa güçsüz vs demiyorum. Aksine; yüzyıllarca kadına sunulan eğitim ve yaşam tarzının bir sonucu olarak kadın fazlaca pasif bir konuma itildi; mesela bilim, felsefe ve sanatla uğraşması ya engellendi ya da hor görüldü. Burjuva kadınları çoğunlukla tembel ve beceriksizken öbür tarafta kadın işçilerin ağır şartlarda çalışmanın ardından çocuklarına bakabilmesi, yaşam şartları ile kişinin becerisinin arasındaki ilişkiyi kanıtlar. Yani kadınlar imkan bulduğu ölçüde (bazen de mecburen) denemiştir, başarmıştır. Böyle de olmalı zaten.

Ancak yarışmak dediğimizde işler değişiyor. O adalet yanlısı tutum dönüşüyor ve birdenbire hırs ve gerginlik yaratıyor. Kaçınılmaz olarak da kadın üstünde baskı kuruyor. Örneğin şimdiye kadar 55 kadın astronot uzaya çıkmış. Eminim ki birçok feminist bu durum yüzünden hınç duyuyordur, niye daha fazla değil, niye eşit değil diye. Bu durum için gerekli şartların kadına sunulmamış olması vb ihtimallere hele son dönem için kendi adıma pek prim vermiyorum. Daha çok erkek ve kadın doğasının farklılığına bağlıyorum. Bırak gidenlerin çoğu erkek olsun, değerini bu gibi şeylerle mi kanıtlayacaksın?..

Pek çok örnekleri olan bir konu. Paylaşmak isteyen olursa buyrun =)

L

11 yorum:

  1. Hiç uğraşmaya gerek yok. Aya çıksa, fersah fersah yerin dibine de girse, başlı başına doğurganlık yeter de artar bile. Üstelik, doğruganlık da değil tek başına. doğum süreci, sonrası... O canlı yavrusunun varlığını öğrendiği anda bambaşka bir"şey"e dönüşüyor kadın. Doğum sonrası ise.. tuhaf bir durum. Hem içindesin ama bir o kadar da erkeğin dışında olup bitiyor herşey. Tüm yapabildiği gereksinim duyulan döllenme için sperm vermek. Sonrasında doğa bize okkalı bir sittir git çekiyor. Olsan da olur olmasan da. Tamam, modern yaşamda çocuğun gelişiminde "baba figürü" önemlidir.Ama biyolojik değil, psikolojik ve sosyolojik bir olgu bu. Eller senin, ayaklar da. Hadi biraz kaşlar. Ama sonuçta ikisi yanyana olduğunda sen her zaman dışarıdasın. (Kızımın doğup annesinin kucağına verildiği anda aklımdan geçenlerdi bunlar.Kelimesi kelimesine)
    Onun için ne başkaca örnek aramaya gerek var ne de zorlamaya. Bu bile bizi yaya bırakmaya yeter de artar bile.
    -Yanlış anlaşılmaya kadının tek işi bu olmalı falan dediğimden değil. Ben kafadan teslim bayrağını çekiyorum sadece.:))

    YanıtlaSil
  2. yaşadıklarını ve doğayı irdeleyip düşünen bir babanın sözlerinden daha kıymetlisi olamazdı herhalde şu konuyu tartışmak için.. baba figürünün sadece sosyolojik ve psikolojik bir olgu olması bazen erkek adına üzülmeme sebep oldu dersem güler misiniz bilmem. gerçekten de kadın, anne olduktan sonra erkek resmen dışlanıyor. çünkü babayı doğa gerekli kılmıyor, toplum gerekli kılıyor. gerçi bu durumu yaşamadım ama çevremizde ve kültürel araçlardan kolayca edindiğimiz gözlemler bunlar. kadının çocuk sahibi olmak için, erkeğin ise bir karısı olması için evlendiğini okumuştum. doğru olsa gerek.. bir de "amca" kelimesinin "baba" kelimesinden -anaerkil düzenden ötürü- eski olduğunu duymuştum ama bunun etimolojisini araştırdığımda kesin bir bilgiye varamadım.
    neyse, kadın ve erkek doğasına olgun ve sağduyulu yaklaşan erkeklerin var olduğunu bilmek güzel =)
    saygılar

    YanıtlaSil
  3. Konuyu dağıtacağımın bilincindeyim amma yazmazsam olmaz: Ben gaza geldim evlendim aklım başıma geldiğinde ise boşandım.:))
    Bu durumu insan yani erkekler, genellikle boşandıkları zaman fark ediyorlar. Ama dedim ya o sahne inanılmazdı. Yani ben gülmedim o anda tabii ama çok da rahatsız etmedi beni çünkü kızımı seviyorum.
    Amca kelimesinin eski olması ilginç geldi bulursanız bana da haber verin.:)

    YanıtlaSil
  4. ehehh =))
    ama işte birçok erkeğin başına gelen de bu. önceki yazıda evlilik kurumu üstüne tartışmıştık, biraz oraya geliyor konu aslında. neyse. yaşadığınız şeye asla o konumdaki bir erkek gözüyle bakamayacak ve anlayamayacak olsam da erkeğin dışarı itildiği bir sahne gerçekten.

    YanıtlaSil
  5. Kadınlar kadın gibi davranmak yerine erkek gibi davranarak erkek dünyasında var olmaya çalışıyorlar. Feministlerin en büyük sorunu bu. Eşitiz diye tutturmuş, erkeklerin ekmeğine yağ sürüyorlar. İnsan hakları, yaşam standartları ve benzeri konularda elbette ki eşitiz ve ancak erkeklerin de kadınların da üstün oldukları konular var. Eşitlik kelimesinin altını doğru doldurmak lazım...

    YanıtlaSil
  6. Avram,
    Bir yerde okumuştum, "kadın anneliği yaşar, erkek babalığı öğrenir" diyordu. Doğru söze ne denir...

    YanıtlaSil
  7. @Kutsal Fahişe: kadınlar gerçekten de erkek dünyasında var olmaya çalışıyorlar. din adamı erkek, kumarbaz erkek, playboy erkek.. erkek icatlarının peşinden koşup yerini almaya çalışıyor. bırak sen olma be kadın. bu yüzden küçülmezsin.

    YanıtlaSil
  8. Bebeğim, benimle yarışma! seni haklarım! ahahaha

    YanıtlaSil
  9. 55 kadın astronotun çıkmış olması bile büyük mucize kadınlar açısından.. bir de kadınların mesleklere yönelme eğilimiyle ilgili bir konu bu. yemek yapma işi kadına atfedilir ama dünyanın en iyi ahçıları erkeklerdir.. ya da kadın iş makinesi operatörü sayısı niçin azdır? ya da erkek hemşire sayısı neden kadın hemşireden daha az? tamamen mesleki yönelimlerle ilgili..

    YanıtlaSil
  10. @Erkek Adam:

    Gerçekten de dünyanın en iyi aşçıları erkektir. Çünkü erkekler uzmanlaşmada; kadınlar ise birçok işi aynı anda yapabilmede daha iyi.

    Mesleki yönelimler; aileden başlayıp okuldaki derslere kadar, sosyal yaşamda da çocuğa sunulan oyuncaklardan tutun popüler kültür malzemelerine kadar yavaş yavaş işlenen şeyler. Bazen dayatma, bazen de doğal gelişimle uyumlu olduğuna inanırım mesleki yönelimlerin.

    Her halükarda kadının kompleks duymasına gerek olmadığını savunuyorum ben.

    YanıtlaSil

Lütfen çekinmeyiniz, yorumlayınız, tartışalım =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...