9 Aralık 2010 Perşembe

Kadın Eleştirisi-2: Şikayet Ettiği Toplum Yapısından Kadının da Sorumlu Olması Üzerine



Bu aslında ele alması zor görünen, çünkü birçok farklı mekanizmaya sahip kökenleri olan bir konu. Güncel bir sistem sorunuyken, bir o kadar da tarih sorunu, kültür sorunu. Ancak toplum bilimlerinden bihaber ben, kotarabileceğimi düşündüğüm şu açıdan bakmaya karar verdim: Günümüzde kadının, kendi zarar gördüğü, hoşnut olmadığı -veya olduğu ama yine de ikinci sınıf birey muamelesi gördüğü gerçeğini değiştirmediği- topluma kendi elleriyle yaptığı ve hâlâ yapmakta olduğu olumsuz katkılar.


Kadının hakkını aradığı günlük sıradan tartışmalarda, başarılı/güzel kadının dikkat çektiği durumlarda, hele de pek sık duyduğumuz tecavüz olaylarında, hemcinsi tarafından sırtından vurulduğunu üzücü derecede fazla gözlemledim ve duydum.


Tecavüz olayları sonrasında, sadece bir dizi karakterinden ibaret olmadığı su götürmez kadınlardan bahsedelim önce, yani müdahale yetkisi olan/olmayan ve kişisel yorumlarını esirgemeyen(!) kadınlardan. Fethiye’de yaşanan tecavüz olayının ardından, hastanedeki çalışan kadınların tecavüz mağduruna yaptığı açıkça kötü muamele ve mağdura alkol testi yapıldığı zaman –ki neden yapılmış anlayabilmiş değilim- yaptığı yorum: “… aa alkollü değil miymiş?”. Öyle bir cümle ki; gayri ihtiyari söylenmiş olma olasılığını, bilerek söylenmiş olma olasılığından daha iyi veya daha masum yapan hiçbir yönü yok, zerre kadar bile.

Böyle bir cümle sarf eden bir kadının; oğlu, erkek kardeşi veya bir akrabası bir tecavüz olayına karıştığında suçluyu bu şekilde savunacak demektir. Bu zihniyet ve çevredeki erkekler de savunulacağını bilecek demektir. Böylesine çirkin bir insanlık suçu, onların gözünde “meşru” olacak demektir. Bu meşru olma durumunun da cesaret vermesi ve benzer olayların yaşanmaya devam edecek olması ise, şu durumda kaçınılmaz. Üstelik bu cesareti sadece toplumsal zihniyet değil, yasal yaptırımların yetersizliği de körüklüyor. Yani bu meşruiyete ne yerleşik zihniyet, ne de hukuk dur demek niyetinde!

Tabii ki sadece kadınlar değil toplumdaki bu dejenerasyonun sorumluları. En başta da ifade ettiğim gibi, işin tarihi ve kültürel yönü -göz ardı edilemeyecek gerçek olan kadını pasifleştirmeyi asırlarca sürdürmüş erkek faktörü- de var. Ancak bugün aşılabilecek, düzeltilebilecek ne varsa kadınların bu yönde adım atmak yerine set koyduğunu görmemek elde değil; hele de söz konusu kadınların her yerde olduğu her seferinde (her haberde) hatırlatılırken. İstisnasız her olay sonrası onlardan bu tarz bir yorum duymak sadece tesadüf olabilir mi?  


L

Fethiye’deki olaya benzer bir olayın geçtiği, mağdurun ailesinin ağzından bir mektup:

İlgili başka bir yazı:




1 yorum:

  1. Bu anlayış polis zihniyetinin ürünüdür.. karakola düşerseniz polis size ön yargıyla yaklaşır. hatta onu da geçelim bir cinayet vuku bulduğunda ilk olarak ölen kişi suçlu bulunur..bunları niye yaşıyoruz? çünkü henüz bu toplum ön yargısız, tabusuz, fikirsel olgunluğun ve hür yaşamın ne demek olduğunu bilmiyor.ayrıca kültürümüzden düşünsel anlamda montaigne gibi bir yazar çıkmamış olması ya da çıksa bile toplumun genelinin onu okumamış olması da nedenler arasındadır..

    YanıtlaSil

Lütfen çekinmeyiniz, yorumlayınız, tartışalım =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...