15 Aralık 2010 Çarşamba

Kadın ve Erkek Yurtlarının Ayrı Olması Üzerine


Gerçekte de yaşanmış şöyle bir olay düşünün: Erkek yurdu binasının pencerelerinden birine doğru bağıran, el kol hareketi yapan bir güvenlik görevlisi ve suçluluk duygusuyla karışık utanmış, panik içinde kalmış kadın ve erkek…



İşin hukuki kısmına çok girmeyeceğim, yurtta kalmayı kabul eden kişiler yurt kurallarını içeren bir sözleşme imzalar, bu yüzden de herhangi bir kural ihlalinde yetkililerce müdahale edilmesi taraflarca kabul edilmiş birşey olur. İmzalayan kişiler de, müdahalenin çirkin, saçma ve onur kırıcı olmasına rağmen itiraz etme hakkına sahip değillerdir.

Ancak bu resim sadece basit bir kural ihlaline karşı müdahale, saklanan-kovalayan ilişkisi ve bu sırada yaşanan şamata veya korkudan mı ibaret?

İşin arka yüzü daha ciddi gerçekler barındırıyor maalesef: Söz konusu sözleşmeleri hazırlayanlar da neticede insan, bu toplumun bireyleri. Hazırlarken de düşündükleri belli şeyler var demek ki. Ancak nasıl şeyler düşünüyorlar da kadın ve erkek yurtlarının ayrı olup binaların içine karşı cinsten bireylerin girmemesini rahatça yazılı kural haline getirebiliyorlar? Benim fikrim, onların kafasında canlanan şöyle bir resim var, gerçekten: (siz de bakın:). İşin komik ve bir o kadar da ironik yanı; aslında “korktukları” şeyden sakınma çabaları, onları cinsellik üzerinde daha çok kafa yorduklarını gösteriyor! Bu gerçeği yüzlerine söyleseniz alacağınız cevap; “Ne ilgisi var? Siz bizi ne sandınız?” gibi şeylerdir. Kadınsanız, arkanızdan diyecekleri: “K.ltağa bak neler diyor!”; erkekseniz: “Koçum ne yaptın sen ya…” olur en iyi ihtimalle.

Hele de şu güvenlik görevlilerin müdahalesinin zihnimde oluşmasına engel olamadığım resim… Demek istiyorum ki, “Ne münasebet? Hem bu ne cüret?”. Sonra da kendi kendime, sakin ol, diyorum; çünkü bu eylemin arkasında rasyonel bir mekanizma var. İşte odur aslında muhatap alınması gereken. Acaba asıl amaç ne olabilir, birilerine birşey mi taahhüt etmek? Ne üzerine? Kime? Hizmetten yararlanacak birey reşit değilse ailelere mi? Bireylerin kendisine mi? Peki bireylerin ayrım konusunda böyle bir talebi var mı, yoksa böyle bir talebe sahip olmaları mı isteniyor? Paranoyak diye suçlanacak olsam bile; ortada duran acı gerçek: Böyle bir talebe sahip olmaları isteniyor. Yani çarklar tam tıkırında işliyor. 

Üstelik olayın bir de şöyle bir boyutu var; bina girişinde bulunan görevli, hangi yurtsa, karşı cinsten birinin girmesini gözetim yaparak kolayca engelleyebilir. Peki aynı cinsiyetten birinin girmesini engelleyebilir mi? Tabii ki hayır. O zaman yurt kurallarının karşı olduğu şey nedir? Heteroseksüel birliktelik mi? Homoseksüel birliktelik ile ilgili bir sorunu yok anlaşılan (olsa kaç yazar, denetlesin sıkıyorsa). Öyleyse yurt kuralları çifte standart mı uyguluyor? Ben söyleyeyim, çifte standarttan falan değil; bütünlük ve tutarlılık barındırmayan acınası kurallar olmasından ötürü uygulamanın neye karşı olduğu belli değil.

Ülkemin gençlerinin cinsel baskıya maruz kaldığı bir başka etken/uygulamadan başka bir şey değil bu, üstelik kurum eliyle yapılıyor olmasına zekice bile denebilir –çoğunluğun yaptığına uyum sağlamak güvenli sularda yüzmek olmuştur hep. Halbuki psikolojiden biraz anlayan herhangi biri; kadın/erkeğin başka bir binada kalıyor olmasının, koridorda havluyla dolaşıyor olmasından bir diğerine daha çekici ve merak uyandırıcı geleceğini bilir.

L

Hukuki bilgilendirmesi için canım Can Thecan’a teşekkürler…

9 yorum:

  1. ozellikle kendi toplumumuz adina dusunucek olursak maalesef ayrim konusunda bir talep, hatta talep bile diyemiyorum zorunluca sahip oldurulmaya calisilan algilar, zihniyetler soz konusu kadin-erkek iliskisinin/ayriminin uzerine...peki bu her yerde mi boyle? mesela hukuki acidan avrupa'da nasil isliyor? toplumsal yargilar ve kurallar butunu de etkiliyor olsa gerek bu durumlari..

    YanıtlaSil
  2. Serencim haklısın demek de bana düşmez ama aynen öyle düşünüyorum diyebilirim sanırım.. ve görünen o ki yanlış söylüyor da değiliz ne yazık ki..

    hukuki süreci aynen dediğin gibi bu kurallar bütünü etkiliyor olmalı. "Tecavüze uğrasaydın bağırırdın, bağırsan duyulurdu" diyen mahkemeler varmış yahu!

    YanıtlaSil
  3. ülkemizde ne yazık ki akdi yada kanuni olarak yetkilendirilen insanlar bu yetkilerini uygunsuz we hadsiz bir uslupla kullandığı için bu tür olaylar hemen hemen her gün birçok durumda yaşanabiliyor, buna örnek olarak bir öğrenci yurdunun güwenlik görewlisini gösterebileceğimiz gibi dewletin "halkın can,mal we namusunu korumakla görewlendirdiği" polis memurlarını da gösterebiliriz, sorun bence hukuki düzenlemelerden çok yetkilendirilen kişilerin cehaletinden kaynaklanıyor. (tabi başka birçok sosyo-kültürel sebebi war, netice de toplumumuzun kadına bakışı Awrupa we Kuzey/Güney Amerika toplumlarından oldukça farklı)
    Can

    YanıtlaSil
  4. Bence de mesele daha çok zihin yapısında. Hukuki düzenlemeler, uygulamalar hatta dediğin yetkili kişilerin görevlerini icra etme biçimlerine de yön veren bu. Üzücü olan, pratikte gerçekleşen bu bahsettiklerimizin hepsinin birbirini besliyor olması bu yüzden de fark edilmesi zor olması sanırım..

    YanıtlaSil
  5. Yazdıkların ve diğer yapılan yorumlar , evet hepsi kendi açılarından doğru. Senin ne demek istediğini de çok iyi anlıyorum. Lakin her zaman konuştuğumuz konu vardır ya ; " toplumlar özgürlüğü hak etmek zorundadırlar", ben bu konuda da öyle düşünüyorum. Gerçekten bahsettiğin özgürlüğü hak ediyor muyuz?
    "Ben bu ülkenin karma bir yurdunda ne kadar kalmak isterim?", " Kalırsam kendimi ne kadar güvende hissedirim?" gibi sorular var aklımda. Bu soru işaretlerim kesinlikle bu kontrolün devlet gibi mericiler tarafından yapılmasını ya da yurta kalanların cinsel yaşamının kısıtlanmasını onaylıyor değil.
    Ayrıca aklımdaki bir başka soru işareti de-belki de en önemlisi- hangisinin sebep hangisinin sonuç olduğu konusunda bir türlü karar veremem. "Yasaklandığı için mi istenmeyen olaylar yaşanabilir? , yoksa istenmeyen olaylar yaşanabildiği için mi yasaklanmıştır? "
    Melisa

    YanıtlaSil
  6. Eheh durumların kökenini inceleme tarzına hayran olduğumu bilirsin şekerim =)

    Yani bir nevi yumurta mı tavuktan/tavuk mu yumurtadan, diyorsun.. Benim endişem; kurum eliyle hatta devlet tekeli altındaki yasakların zihni ürkütücü boyuttaki şekillendirici gücü. İstenmeyen olaylar yaşanacak bile olursa bir olur iki olur diyorum ben. Yani bu da bir süreç.
    Üstelik uygulamadaki değişimin hızlı olması da şart değil bence.

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. kadın ve erkek arasındaki mesafe açıldıkça yani haremlik selamlık olundukça kadın ve erkeğin fikirleri asla cinsellikten öteye geçemeyecektir demek istemişsin. İran'a bakacak olursak yaşanan aynen budur. Zina dahil bir çok şeye yasak getirmişler. Haliyle toplum bir çok yasağı gizliden yaşıyor ve yaptıklarına daha çok ilgi ve merak duyuyorlar. Bazen bu yasakların suçu engellemek için değil de heyecanı üst düzeyde tutmak için konulduğu düşünüyorum..Hal böyle olunca insanların fikri zikri bel altından öteye geçemeyecektir..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cevap vermek için bu yorumunu atladığıma üzüldüm. Çünkü arkasında en istikrarla durduğum argümandır. İnsanları, doğalarına ait özellikleri kabul ederek toplumda yer almalarını sağlamak yerine, toplumdan soyutlarsanız (ayırmak da soyutlamak sayıldığında) kişiliklerinde bölünmeye, algılarında cinsiyet odaklı bir çarpıklığa neden olursunuz. Bu çok basit bir gerçektir ve kaçınılmazdır.

      Çağının çok ötesine geçmiş Diderot, "Rahibe" de tam olarak bunu anlatır: Bastırmanın imkansızlığı. Manastıra kapatılan bir kızın oradaki rahibeyle yaşadıklarını anlatır erotizmle karışık.

      Benzer bir şekilde; yurt politikaları da ikiyüzlü ahlak ve insan doğası düşmanlığından kaynaklanıyor olmalı.

      Sil

Lütfen çekinmeyiniz, yorumlayınız, tartışalım =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...